





TİCARET MAHKEMELERİNDE YENİ DÜZENLEME
1- Yeniden "tek hakim"den "heyet haline" dönüş
Bilindiği gibi Asliye Ticaret Mahkemeleri bir başkan ile iki üyeden oluşmakta iken, 5235 sayılı "mahkemelerin kuruluş, görev ve yetkileri" hakkındaki yasanın "hukuk mahkemelerinin kuruluşu" başlıklı 5.maddesinin 2. fıkrası, 09.02.2011 gün 6110 sayılı Yasa'nın 13.maddesiyle değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri "tek hakime" indirilmiş ve bu Bölge Adliye Mahkemelerine koşut bir düzenleme olmuştu.
Bize göre, bu düzenleme son derece olumlu ve "uzmanlık mahkemeleri" yolunda bir adım, bir fırsattı. Altı kitaptan oluşan Türk Ticaret Kanunu'nun her bir bölümü için ayrı uzmanlık mahkemeleri kurulmalıydı. Böylece yargıçlar uzmanlaşacak, bilirkişiye daha az başvurulacak, iş yükü azalacak, davalar daha kısa sürede bitirilecekti. Dahası iddia ediyoruz ki, büyük kentlerdeki ticaret mahkemelerinin sayıları da azalacaktı.
Ne yazık ki bu yola gidilmedi, bu son derece olumlu düzenleme yapılmadı, fırsat kaçırıldı. Uzmanlaşma yerine, eskiye de dönülmeyip, son derece karmaşık (çok hakimli) bir çıkmaza girildi. 18.06.2014 gün 6545 sayılı yasa ile 5235 sayılı Yasa'nın 5. maddesi 2. ve 3.fıkraları değiştirilerek Ticaret mahkemeleri yeniden çok hakimli yapıldı: "Asliye ticaret mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemelerde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur" denildi.
2- Yeni düzenlemede çalışma biçimi
Bu yeni düzenlemenin, 2011 yılında tek hakime indirilmeden önceki dönemde, başkan ve iki üyeden oluşan çalışma biçiminden son derece farklı, aşağıda açıklanacağı gibi son derece karmaşık ve uygulamada sorunlar yaratacak bir düzenleme olduğu kanısındayız.
Şöyle ki: Yasa'nın 5.maddesi 3.fıkrasında Türk Ticaret Kanunu'nun konuları ikiye ayrılmış; büyük bölümünün heyet halinde incelenip karara bağlanacağı, bir bölümünün ise mahkeme hakimlerinden biri tarafından incelenip, heyete götürülmeksizin, tek başına karar verileceği biçiminde bir düzenleme yapılmıştır. Oysa, geçmiş dönemlerde, mahkeme üyeleri dosyaları aralarında paylaşır, tahkikat aşamasını sonuçlandırıncaya kadar davayı yürütürler ve karar aşamasında heyetçe inceleyip birlikte sonuca varırlardı. Keşke eskiye dönülseydi.
18.06.2014 gün 6545 sayılı Yasa ile yapılan düzenlemeye göre:
a) "Heyetçe" incelenip karara bağlanacak konular şunlardır:
Konusu parayla ölçülebilen uyuşmazlıklarda dava değeri üç yüz bin Türk lirasının üzerinde olan dava ve işler ile dava değerine bakılmaksızın;
1. İflas, iflasın ertelenmesi, iflasın kaldırılması, iflasın kapatılması, konkordato ve yeniden yapılandırmadan kaynaklanan davalara,
2. 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda hâkimin kesin olarak karara bağlayacağı işler ile davalara,
3. Şirketler ve kooperatifler hukukundan kaynaklanan genel kurul kararlarının iptali ve butlanına ilişkin davalara, yönetim organları ve denetim organları aleyhine açılacak sorumluluk davalarına, organların azline ve geçici organ atanmasına ilişkin davalara, fesih, infisah ve tasfiyeye yönelik davalara,
4. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa ve 21/6/2001 tarihli ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanununa göre yapılan tahkim yargılamasında; tahkim şartına ilişkin itirazlara, iptal davalarına, hakemlerin seçimi ve reddine yönelik davalar ile yabancı hakem kararlarının tanıma ve tenfizine yönelik davalara,
ilişkin tüm yargılama safhaları, bir başkan ve iki üye ile toplanacak heyetçe yürütülecek ve sonuçlandırılacak;
Heyet hâlinde bakılacak davalarla ilgili olmak üzere, dava açılmadan önce veya açıldıktan sonra talep edilen ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbirler de heyet tarafından incelenip karara bağlanacaktır.
b) Yukarda belirtilen dava ve işler dışında kalan uyuşmazlıklar mahkeme hâkimlerinden biri tarafından görülecek ve karara bağlanacaktır.
3- Dava değerine göre iş bölümü sorunlar yaratacaktır.
Bizim konumuz yalnızca tazminat ve alacak davaları olduğu için, yukardaki konulardan yalnızca biriyle ilgileniyoruz. O da "dava değeri"ne göre iş bölümü uygulamasıdır. Madde metninde " konusu parayla ölçülebilen uyuşmazlıklarda dava değeri üç yüz bin Türk lirasının üzerinde olan dava ve işlerin" Heyetçe görüleceği açıklanmıştır. Bu düzenleme tacirler arası ilişkilerde geçerli olabilir.
Ancak ölüm ve bedensel zararlar nedeniyle Ticaret Mahkemelerinde açılacak "belirsiz alacak davalarında" bu rakam sınırlaması sorun yaratacaktır. Örneğin, yolcu taşıma ticari bir iştir. (6762/TTK.m.8/6 vd. ile 6102/TTK.m.914 vd.) Yolcu ölmüş veya bedensel zarara uğramışsa, elbette başlangıçtaki yoğun belirsizlik nedeniyle 6100 sayılı HMK'nun 107.maddesine dayanılarak maddi ve manevi tazminat davası "belirsiz alacak davası" biçiminde açılacak ve harca esas değer "simgesel" küçük bir rakam olacaktır. Bu durumda mahkeme ne yapacaktır. Davaya tek hakim mi bakacak, heyet mi bakacaktır ? Yargılama sonunda belirlenen tazminat tutarı 300.000 TL. sınırını aşmışsa, kararı heyet mi, yoksa davaya bakan hakim mi verecektir ?
Ayrıca, şunları da anımsatalım:
Birincisi, herkes ve her durumda (alacak tartışmalı ise) 6100 sayılı Yasa'nın 109.maddesine dayanarak "kısmi dava" açma hakkına sahiptir. Bilindiği "kısmi dava" az miktarlı açılıp sonradan dava değeri artırılabilir. Örneğin dava 100.000 TL. üzerinden açılmış ve yargılama sonucu alacak 300.000 TL'yı aşmışsa ne olacak ? Başlangıçta 100.000 TL'lık alacak davasına tek hakim mi yoksa heyet mi bakacak; sonuçta değer artmışsa kim veya kimler karar verecek ?
İkincisi, 300.000 TL'nın çok üzerinde değer gösterilerek açılan bir davada, davacı, "istemini daraltma" yoluna başvurabilir. Öğretide de belirtildiği gibi, "istemin sonucunun azaltılması" davalının onamına bağlı olmadığı gibi, bunun için ıslaha da gerek yoktur. Çünkü istemin azaltılması, kısmi feragat niteliğindedir ve 6100 sayılı HMK. 309/2.maddesinde belirtildiği üzere "Feragatin hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin onamına bağlı değildir." Davacı 300.000 TL'nın üzerinde açtığı davada, istem sonucunu daraltarak, 300.000 TL'nın çok altına indirirse, kararı heyet mi, tek hakim im verecek. Sanırım, davaya heyet olarak başlanılmışsa, kararı da heyet verecektir.